BEBEK CİLDİNİN FARKLILIKLARI NELERDİR? BAKIMI NASIL OLMALI?
Derimiz; vücut dengesi, ısı düzenlenmesi, mikroplara karşı savunma, travma, toksinler ve ultraviyole radyasyonundan korumanın yanı sıra, vitamin sentezi ve kozmetik fonksiyonları da olan bir organımızdır.
Ayrıca anne-çocuk ilişkisinde bir duyu organı gibi işlev görür.
Bebekler doğumla anne karnındaki güvenli, steril, ısıl dengede sıvı ortamından rahim dışındaki her türlü (fiziksel, kimyasal, biyolojik) zararlı ajana açık, ısıl dengesi olmayan ve kuru ortama geçiş yaparlar.
Henüz olgunlaşmamış yenidoğan bu kuru ortama uyum sağlamaya çalışır, değişir ve gelişir. Bu süreçte cilt bütünlüğünün korunması yaşamsal önem taşımaktadır.
Yenidoğan deri fizyolojisinin iyi bilinmesi, bu dönemde karşılaşılabilecek deriye ait yetersizlikler ve sorunların ön görülebilmesi ile uygun cilt yaklaşımları ve tedavinin seçilmesinin yanı sıra gereksiz ya da zararlı olabilecek uygulamaların önlenmesine katkı sağlayacaktır.
Biraz bilimsel olalım 😊
Cilt:
Cilt; epidermis, dermis ve hipodermis olmak üzere 3 tabakadan oluşur.
En üst tabaka, epidermis; cilt yoluyla su kaybını, toksik madde emilimini engeller, fiziksel ve kimyasal hasara karşı direnç gösterir ve enfeksiyonlara karşı ciltte bariyer oluşturur.
Orta tabaka, dermis; Cildin elastikiyetini sağlayan tabakadır. Kollajen ve elastin liflerden oluşur. Travmalara karşı dayanıklılık sağlar. İçerisinde bulundurduğu diğer yapılar kan ve lenf damarlarıdır. Isı dengesinin sağlanması, ağrı, dokunma, sıcaklık gibi uyarılarda görevlidir.
En alt tabaka, hipodermis; Dermisin altında bulunur ve cildin en içte kalan kısmıdır. Büyük kan damarları, sinirler, elastin ve kollajen lifler, yağ dokusu ve yağ hücrelerinden oluşur. Cildin hareketini, ısı dengesini ve enerjinin depolanmasını sağlar. Fonksiyonların erişkin düzeyine ulaşması ise 2-3 yaşında gerçekleşir.

Bebek derisinin yetişkinden farklılıkları:
En önemli fark yüzey alanıdır. Yenidoğanların cilt yüzey alanı erişkine oranla yaklaşık 3 kat fazladır (yani sıvı kaybı yüksek, ısı dengesini sağlamak güç, emilim alanı fazla).
En üst tabaka daha incedir (bariyer fonksiyonları yetersiz, enfeksiyona- toksik maddelere açık, emilim fazla).
Üst- orta tabaka bağı zayıftır, kolay ayrışır (sulu kabarcıklar kolay gelişir)
Elastikiyeti azdır (kırılgan, travmaya açık).
Melanin üretimi azdır.
Yağ bezlerinin sayısı benzerdir ancak fonksiyonları azdır.
Ter bezleri de sayısal benzerdir ancak fonksiyonel yetersizdir. Doğumdan sonraki 2-4 haftayı takiben ter bezlerinin aktivitesi artar.
Bebeğin gebelik haftası erkene kaydıkça, yani prematürlüğü arttıkça bazı tabakalar gelişmemiş dahi olabilir.
SONUÇLARI;
3 tabakanın da fonksiyonları yetersiz kalır.
Isı dengesi yeterli sağlanamaz
Sıvı dengesi sorunları daha kolay görülür
Fiziksel ve kimyasal bariyer yetersizdir
Geçirgenlik fazladır, toksinlere açık.
Daha kolay ayrışır- travmaya açık.
Yenidoğanların cilt bütünlüğü çeşitli cilt uygulamaları ve ürünler ile bozulabilmektedir.
Kullanılan sabunlar ve temizleyiciler epidermal bariyeri bozar ve derinin asit mantosunu daha kuru ve hasarlara daha hassas hale getirir. Epidermal bariyerin olgun olmaması nedeniyle yeni doğanlarda deri bakımının uygun ve yaşa uyarlanmış olması son derece önemlidir.
Banyo?
Banyonun bebekler için yararlı etkileri olduğu bilinmektedir.
Banyonun kaslarda gevşeme oluşturduğu, sakinleştirici ve rahatlatıcı olduğu, vücut ısısının düzenlenmesinde ve ağrının azaltılmasında, kan dolaşımını ve solunum sisteminin düzenlenmesinde, ebeveyn-bebek bağının (etkileşiminin) desteklenmesinde etkili olduğu bildirilmektedir.
Yenidoğanın ilk banyosunun ne zaman yapılmasına dair literatürde net bir süre bulunmamaktadır, kültürlere göre farklılık gösterir.
Yaşamsal bulgularının ve vücut sıcaklığının dengede olması ön koşul olarak gösterilmektedir.
Bazı kültürlerde göbek bağı düşene kadar banyo geciktirilmekte ise de yeni doğanlarda banyo göbek bağı düşmeden de yapılabilir.
Verniks kazeozanın (bebeğin doğumda cildinde bulunan beyaz tabakanın) korunması önemlidir. Bunun için doğumdan sonra verniks kazeoza temizlenmemeli ve kendiliğinden kaybolmasına izin verilmelidir. Erken banyo gerekirse de banyo bebeği suya batırıp çıkarma şeklinde yaptırılmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) doğumdan 24 saat sonra banyo yaptırılmasını, kültürel nedenlerden dolayı yaptırılması gerekiyorsa hipoterminin- vücut ısı düşüşünün önlenmesi için altı saat beklenmesini önermektedir.
Banyo sıklığı konusunda ise kanıta dayalı bir bilgi bulunmamakla beraber, konuyla ilgili varılan ortak düşünce, günlük banyonun tahriş ve kuruluğu arttırabileceği, cilt pH’ ını değiştirebileceği şeklindedir.
Yıkama sayısı ve zamanı kültürlere göre de farklılıklar gösterebilmektedir. Genellikle haftada 2-3 kez yıkanması yeterlidir. Akşamları yıkama, banyonun sakinleştirici etkisi ile uykuya dalmayı kolaylaştırabilir.
Önce yenidoğan için kullanılan banyo yöntemlerini bilmek gerekir. 4 yöntem vardır.
Duş şeklinde banyo, küvette banyo, silme banyo ve sarmalama banyo.
Silme banyo derinin silinerek temizlenmesi işlemidir.
Küvette banyo, yenidoğanın su dolu bir küvete batırılarak temizlenmesi işlemidir.
Duş şeklinde banyo, yenidoğanın akan musluk altında yıkanmasıdır.
Sarmalama banyo yöntemi ise bebeğin kollar bacakların kıvrımlı olduğu ve orta hat pozisyonunu koruyarak yumuşak bir havlu ya da battaniye ile sarılıp uygun ısıdaki su ile dolu bir küvete batırılması ve temizlenmesidir.
Literatürde prematüre bebeklerde yapılan çalışmalar sarmalama banyonun bebeğin vücut sıcaklığını, fizyolojik durumunu, stres ve ağrı düzeyini olumlu etkilediğini göstermektedir.
Yenidoğanlarda banyo sırasında ve sonrasında vücut sıcaklığının korunması için uygun çevre koşulların sağlanması ve ısıtılması gerekmektedir.
Banyo suyu sıcaklığının ortalama 38°C, oda sıcaklığının da 26-27°C olmasını önerilmektedir.
Yeni doğanın banyosu için 5-10 dakika yeterlidir. Bazı otörler beş dakikadan fazla olmamasını, özellikle sabun kullanılıyorsa 5 dakikayı geçmemesini önermektedirler.
Yenidoğanının öncelikle gövdesi en son da başı yıkanmalıdır.
Bebek sudan çıkartıldığında hemen kurulanmalıdır. Ardından başka ılık ve kuru bir havluya sarılmalı ve baştan ısı kaybını önlemek amacıyla şapka giydirilmelidir.
Yenidoğanın havluya sarılı şekilde 10 dk bekledikten sonra kıyafetlerinin giydirilmesi ciltten sıvı kaybını önlemek için önemlidir. Banyo sonrası kanguru bakımı uygulanması da ısı kayının önlemek için önerilmektedir.
Term ve prematüre yenidoğanlarda cilt bakım ürünlerinin derinin ince olması nedeniyle toksik etkisi olabilmektedir. Bu nedenle yenidoğanın cilt bakımında ürün ve sabun kullanımından kaçınılmalıdır.
Banyo sırasında cilt bakım ürünleri ve sabun kullanılacak ise de pH’ı nötral ya da nötrale yakın, renksiz-kokusuz, içeriğinde bebeğin cildini tahriş edecek ve cilt bariyerine zarar verecek kimyasallar olmayan, yenidoğanlarda denenmiş ve zararsız olduğu kanıtlanmış ürünler kullanılmalıdır.
Bebeğin ilk bakımında fazla sayıda ve farklı ürün kullanılmamalıdır.
Ayrıca banyo sırasında ürün kullanıldıysa bebeğin vücudu iyice durulanmalı ve ürüne ait kalıntılar temizlenmelidir.
Banyo esnasında bebeğin yıkanacağı küvet güvenli bir yere konulmalı ve bebeğin güvenliği sağlanmalıdır.
Özellikle küçük çocuklara bebek emanet edilmemeli ve yıkama için gerekli tüm malzemeler önceden hazır edilmelidir.
Banyo küveti ve banyoda kullanılan oyuncaklar bulaş riski taşırlar. Bu nedenle banyodan önce bunların da dezenfekte edilmesi uygundur.
Eğer banyo esnasında yağ kullanılıyorsa küvetin tabanına bir mat konmalı ve bu da düzenli olarak dezenfekte edilmelidir.
Bir çok çalışma nemlendiricilerin cildin en üst tabakasının bütünlüğünü ve deri bariyerini koruduğunu göstermiş olup atopik dermatit gelişme riski olan bebeklerde kullanımı özellikle yararlı olabilir.
Bebek pudraları;
Pudralar, sıcak ve nemli havalarda nemi emmesi ve deri kıvrımlarında zedelenmeyi önlemesi açısından yararlı olsa da yeni doğan döneminde pudralardan sakınılması daha uygundur.
Aşırı kullanılması ter kanalları gözeneklerini tıkayarak isilik (miliarya) oluşumuna neden olur. Solunumu başka ciddi bir potansiyel zararıdır. Akciğer hastalıklarına neden olabilir.
Bez bölgesinin bakımı;
Bu bölge nemli ve ıslak, kapalı, bu nedenle de zedelenmeye ve mikroorganizmalar tarafından saldırıya yatkın bir bölgedir. Deri ayrıca idrar ve feçes gibi güçlü alkalen ajanlarla temas halindedir.
Bebek bezi sık değiştirilmelidir.
En azından her emzirme veya besleme esnasında bez değiştirilmelidir.
Deri kuru tutulmalı ve bez değişimleri esnasında havalandırılmalıdır.
Sık değiştirmek mümkün değilse fizyolojik bariyer oluşturmak için mineral yağlar kullanılmalıdır.
Temizlemek için ılık su ve yumuşak pamuklu bezler kullanılmalıdır.
Bölge önden arkaya doğru temizlenmelidir.
Yapışık feçes için bebek losyonu gibi bir emülsiyon yüzey gerilimini azaltmak ve kalıntıları temizlemek için kullanılmalıdır.
Döküntü olursa vazelin veya çinko oksit içeren kremler kullanılabilir.
Vazelin bazlı veya çinko oksit içeren bariyer kremler tahrişat riskini azaltmak için bez değişimlerinde bez bölgesine uygulanabilir.
Temizleme bezleri pratik ve güzel kokulu olmasına rağmen, derideki yağlı tabakayı çıkardıkları ve duyarlanmaya neden oldukları için kullanımları genellikle önerilmemektedir.
Saçlı derinin bakımı;
Bebekler için standart bir şampuan formülü yoktur.
Saçlar kısa, ince ve kırılgan olduğu için şampuan kullanımı gerekli değildir.
Vücut için kullanılan ürünler saç için de kullanılabilir.
Mutlaka şampuan kullanılmak isteniyorsa çok az deterjan içeren, pH’ sı gözyaşına yakın, deriyi ve gözleri irrite etmeyecek hafif ürünlerin kullanılması uygundur.
Bebek şampuanlarının kokusuz olması tercih edilir.
Bu gruptaki kozmetik ürünlerin içeriğinde dikkat edilmesi gereken bazı kimyasalların varlığı dikkat çekmektedir. Bunlardan en bilinenlerine 1,4-dioksan, formaldehit, formaldehit salan koruyucular, fitalatlar, parabenler, oktinoksat, benzofenonlar, etanolaminler ve nitrosaminler örnek verilebilmektedir.
Mineral veya sıvı yağların sürülmesi infantil seboreik dermatit lezyonlarının yayılmasını önler.
Bebek şampuanları saçlı derideki kabuklanmaları temizlemek için kullanılabilir.
Diğer bölgeler;
Doğumdan sonra göbek kordonu kurur ve genellikle 5–15 gün içinde düşer.
Göbeğe alkol, iyot gibi topikal ajanların uygulanmasından kaçınılmalıdır.
Ellerin düzenli olarak yıkanması, göbek bağının temiz olmayan şeylerle kapatılmaması ve bezin göbekten daha aşağıda bağlanması da sağlanmalıdır.
Tırnaklar kesilmeli, kısa ve temiz tutulmalıdır.
Gözler, kaynamış suda ıslatılmış pamuklu bezlerle nazikçe temizlenmelidir.
Kulaklar da benzer şekilde temizlenmelidir.
Nemlendiriciler (Emoliyentler), losyonlar:
Deriyi yumuşatan ve düzleştiren ajanlardır.
Özellikle banyo yaptırmak, cildin üst tabakasını kurutabileceğinden, nemlendirici ürünler cildi yenilemek ve kurumayı engellemek adına büyük önem taşımaktadır.
Emoliyentler ayrıca, bariyer fonksiyonunu devam ettirmede, bez bölgesindeki tahrişatı azaltmada da rol oynarlar.
Bu ürünlerle ilgili en hassas nokta ürünlerin içeriğinde yer alan sentetik/doğal nemlendirici ajanların bebeklerde rastlanan alerjik reaksiyonlara yol açmayacak bileşenlerden tercih edilme gerekliliğidir.
Esasen hayvansal veya bitkisel kökenli yağlardan oluşurlar veya alternatif olarak sentetik orijinli olabilir.
Emoliyentler, vazelin, parafin gibi hidrokarbonlar, setil veya stearil alkol, bal mumu, lanolin, mineral yağlar, bitkisel yağlar veya sentetik yağlar gibi farklı maddeleri içerebilirler.
Krem veya merhem şeklinde olabilen emoliyentlerin uygulanması yeni doğanlarda soyulmayı azaltabilir.
Topikal (cilde uygulanan) preparatlar:
Yeni doğan derisinin özelliklerinden dolayı kozmetik ürünlerin sağlığa uygun kimyasallar içermesi son derece önemlidir.
Yeni doğanlarda vücut yüzey alanının geniş olması, ilaç metabolizmasının ve epidermal bariyerin tam gelişmemiş olması ciltten geçen toksisite riskini artırır.
Topikal antiseptik (enfeksiyon önleyici) olarak, kapatılan bölgelerde alkol kullanıldığında kanamalı doku kayıpları gelişebilir. Özellikle düşük doğum ağırlıklı bebeklerde temizlik için alkol kullanıldığında yanıklar oluşabilir.
Yeni doğan derisinde aşırı iyot kullanımı ciddi ve geçici tiroid fonksiyonlarında azalmaya neden olabilir. Bu nedenle iyotlu solüsyonlardan yeni doğan döneminde sakınılması uygun olur. Böyle bir durumla karşılaşıldığında, özellikle de prematür bebeklerde tiroid hormon seviyesi mutlaka ölçülmelidir.
Lokal işlemlerde kullanılan lokal anesteziklerde bulunan prilokain fazla kullanıldığında methemoglobinemiye (bir kan hastalığı tablosu) neden olur.
Birçok nemlendiricide bulunan propilen glikol, özellikle %5 konsantrasyondan daha yoğun kullanılırsa deride tahrişe ve yanmaya neden olabilir.
Sodyum lauril sülfat lipid bariyeri tahrip eden etkili bir irritandır, deride inflamasyona ve deri katlarının ayrılmasına neden olur.
Triklosan gibi diğer ürünlerle kombine edildiğinde deride uzun süre kalabilir. Sodyum lauret sülfat ve amonyum lauret sülfat duş jelleri ve banyo köpüklerinde bulunurlar ve deride irritasyona neden olabilirler.
Şampuan, losyon ve temizleme bezlerinde bulunan parabenler ise kontakt dermatite neden olabilirler.
Güneş Koruyucular;
Çocukluk dönemi itibariyle güneşe maruz kalmanın ileri yaşlarda cilt kanseri gelişiminde rol aldığı göz önünde bulundurulduğunda, bebeklere yönelik güneş koruma ürünlerinin kullanımı oldukça önemlidir.
Ancak, çocukluk döneminde tek başına bu ürünlerin kullanımının UV radyasyon hasarına karşı yeterli koruma sağladığı düşünülmemeli, özellikle de 1 yaş altı bebeklerin direkt güneş ışığından uzak tutulması gerektiği unutulmamalıdır.
6 ay-2 yaş aralığında çocuklarda, cilt üzerine tahriş edici etkilerini nispeten daha az olması ve organik ajanlar kadar kolay emilmemelerinden dolayı, yalnızca inorganik UV filtreleri (fiziksel engelleyici ajanlar) önerilmektedir
Bebeklere yönelik güneş koruma ürünlerinin güvenlik değerlendirmesi için, bileşenlerin maruziyet oranına ve dermal biyoyararlanımlarına dikkat edilmelidir.
Bebekler ve çocuklarda vücut yüzey alanı, yetişkinlere göre daha yüksektir. Ayrıca bu grupta deri üst tabakası daha incedir.
Bu fizyolojik farklılık topikal ürünlerin emiliminin, yetişkin bir bireye kıyasla daha fazla olmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, 6 aydan daha küçük bebeklerde güneş kremi ürünleri kullanımı çok tavsiye edilmemekle birlikte, 6 ay ve üzerindeki grupta güneş koruyucuları güvenli kabul edilmektedir.
Bu ürünlerde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise, söz konusu güneş koruyucu ürünlerin cildin üst tabakasında kalması ve deriden emiliminin minimum olması; UV radyasyona karşı bir bariyer oluşturmasıdır.
Ayrıca, yapılan çalışmalara göre güneş kremi ve böcek kovucuların topikal olarak birlikte uygulanması, kovucu ürünün daha yüksek ciltten emilimine yol açabilmektedir.
İnorganik güneş kremleri, kovucuların N,NDietil-meta-toluamid (DEET), paraquat, paration ve malation olmasına bakılmaksızın böcek kovucunun emiliminin artmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, DEET gibi böcek kovucu maddeler güneş koruyucudan ayrı olarak uygulanmalı ve böcek kovucu ürünler ile güneş koruyucu ürünlerin birlikte kullanımından kaçınılmalıdır.
Güneş koruyucu ürünler sürülebilir losyon ve krem formülasyonlar haricinde, kullanım kolaylığı sebebiyle sprey olarak da üretilebilmektedir. Ancak bu ürünlerin bebek ve çocuklar tarafından solunmasına yönelik toksikolojik kaygılar bulunmaktadır.
Özellikle de reaktif solunum hastalığına yatkınlığı bulunan, astım şüphesi taşıyan ve duyarlı pediatrik hastalarda, bu ürünlerin içeriğindeki nanopartiküllerin solunması astım ve alerjik reaksiyonları tetikleyebilmektedir.
Bu nedenle, bilinen solunum hastalığı olan çocuklarda aeresol ve sprey güneş koruyucuları dikkatli bir şekilde kullanılmalı; mümkünse bu ürünler açık havada uygulanmalıdır.