Çocukların sağlıklı yetişkinler olmaları, sağlıklı ilişkilerin olduğu bir aile ortamında büyümelerine bağlıdır.
Aile, hem kalıtımla aktarılan özellikler hem de doğumdan itibaren çocuğa en yakın kişiler olarak çevresel etkenleri sağlayarak bireyin sosyal, duygusal gelişiminin gerçekleşmesi, öğrendiği doğru ve yanlışlar için güçlü bir belirleyici olup kişiliğin oluşmasında önemli rol oynar.
Ailesi tarafından sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayış gören çocukların ruh sağlıklarının da olumlu yönde geliştiği görülmektedir.
Olumlu ruh sağlığı içerisinde olan çocuklar kendisi ve yaşamıyla barışık, kendisini ve etrafındaki bireyleri seven, özgüven sahibi bir insan olarak yetişkin yaşamına uyum sağlar.
Aile çocukların gelecek yaşantısını önemli ölçüde etkilediğinden, anne babaların çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda eğitilmeleri, çocukların daha iyi yetişmelerinde önemli rol oynar.
Son yıllarda aile eğitimine verilen önem gittikçe artmaktadır. Bununla birlikte aile üzerindeki çalışmaların anne-çocuk üzerine yoğunlaştığı, baba-çocuk ilişkisinin uzunca bir dönem ihmal edildiği göze çarpmaktadır.
AÇEV 2017 yılında yapmış olduğu araştırma sonucunda araştırmaya katılan babaların büyük çoğunluğunun (%91.0) çocuk bakımında birincil sorumluluğun annede olduğunu düşündüklerini belirtmiştir.
Geleneksel babalık rolünde baba, evin geçimini sağlar, çocuğuna disiplin uygular ve nadiren çocuğuyla oyun oynar.
Fakat 21. yüz yıldaki sosyal ve ekonomik gelişmeler sonucunda aile içindeki anne ve babanın rollerinde değişiklik olmuştur. Kadının iş hayatındaki yerinin artması, bebeğin doğumundan kısa bir süre sonra annenin çalışma hayatına geri dönmesi babayı çocuğun yaşamında önemli bir konuma getirmiştir.
Ev işleri ve çocuk bakım konusunda sadece kadın veya anneler yerine eşler/babalar da görevleri üstlenmeye başlamıştır.
Lamb, sanayi devrimiyle birlikte zamanın büyük bir bölümünü evden uzakta çalışmakla geçiren babanın, aile ve çocuklar üzerinde sorumluluk almaya tekrar dönmesi olarak nitelendirdiği bu tarihsel ve sosyal değişimi ‘’babalığı yeniden keşfetme çağı’’ olarak adlandırmaktadır.
Çocuğun yaşamının ilk dönemlerinde babanın davranışlarının niteliği, daha sonraki dönemde çocuğun zihinsel işlevlerini etkilemektedir.
Babanın bakım, beslenme, oyun vb. konulara ilgisi ile çocuğun zeka gelişimi arasında olumlu yönde bir ilişki olduğu, çocuğun cinsel ve kişilik gelişiminde babanın büyük rol oynadığı belirtilmektedir.
Bundan dolayı, babanın çocuğun gelişimindeki rolü anneninki kadar önem arz etmektedir.
Lamb’ ın ortaya koyduğu ‘’Baba Katılımı’’ tipolojisi, babaların çocuğun gelişimi üzerindeki etkilerini araştırmayı amaçlayan çalışmalara önemli bir teorik altyapı oluşturmuştur.
Lamb, baba katılımının üç önemli boyutunu belirtmiştir.
Bunlardan birincisi, babalarla çocukların birlikte zaman geçirmesini ifade eden etkileşim (interaction); ikincisi, babalar ve çocukların birlikte herhangi bir etkinlik gerçekleştirmese bile, duygusal ve fiziksel yakınlık içerisinde olması ve babanın çocuğun önceliklerine zaman ayırmasını ifade eden ulaşılabilirlik (accessibility); üçüncüsü ise çocuğun mutluluğu ve sağlıklı gelişimi için babanın sorumluluk (responsibility) üstlenmesi olarak ortaya konmuştur.
Emzirme dönemine babaların etkisi:
Ebeveynlik rolü eşlerin gebeliğe karar vermeleri ile başlayıp, yaşam boyu devam eden bir süreçtir.
Bu süreçte ebeveynlerin önemli görevleri vardır. Literatürde özellikle baba adaylarının gebelik, doğum ve doğum sonu sürecine katılarak aktif rol oynamaları anne, bebek sağlığı ve emzirme açısından oldukça önemli olduğu ifade edilmiştir (Özcan, 2018).
Emzirme aslında annenin görevidir. Fakat annenin emzirme kararları üzerinde babanın belirgin etkileri olduğuna dair kanıtlar mevcuttur.
Babalardan emzirmeye yönelik pozitif davranışlar gören anneler emzirmeye daha yatkındırlar. Annelerin tutumlarına ek olarak babaların tutumları da, annelerin emzirme yönelimlerini olumlu ya da olumsuz olarak belirlemektedir (Rempel, 2004; Mitchell-Box, 2013; Rempel,2016).
Yapılan çalışmalarda babaların emzirmeye olumlu yaklaşımı ve emzirmeyi destekleyen davranışlarda bulunması durumunda annelerin emzirmeye başlama ve sürdürmesinde daha kararlı olduklarını belirlemiştir. Bu nedenle babalar emzirme sürecini eşi ile birlikte yaşamaya cesaretlendirilmeli ve eşler birbirlerini desteklemelidir (Sharma, 1997; Taşkın, 2007).
Erken çocukluk döneminde babanın etkisi:
Bebekliğin ilk döneminden itibaren anne-baba-çocuk arasındaki iletişim ve etkileşimin kalitesi bebeğin yetişkinlere karşı güven duygusu geliştirmesini önemli düzeyde etkilemektedir.
Ayrıca Adler yaşamın ilk yıllarındaki çocuğa en yakın olan ebeveynlerin ilişkilerinin, bireyin kişilik özelliklerinin belirlenmesinde büyük önem taşıdığını belirtmiştir.
Çocuğun yaşamının ilk dönemlerinde babanın davranışlarının niteliği, daha sonraki dönemde çocuğun zihinsel işlevlerini etkilemektedir.
Bebeğin ve çocuğun gelişiminde babanın etkilerini araştıran Lind ve arkadaşları, bebeğin doğumdan sonraki ilk üç gün içinde 1 saat süresince bebekle göz kontağı kurmasını ve iki kez bebeği soyup giydirmesini istedikleri babaların ilk üç ay süresince bebeğinin bakımında daha çok rol aldıklarını göstermişlerdir.
Blankenhorn (1995), ABD’de yaptığı araştırmada, babasızlığın çocuktaki mutsuzlukla ilişkili olduğunu ve çocukta suç ve şiddet içerikli davranış problemlerine yol açtığını bulmuştur.
Ross (1984) sadece annesi tarafından büyütülen çocukların çevreyi araştırmalarının kısıtlandığını ve duygusal açıdan bağımlı hale geldiklerini belirmektedir.
Dubowitz ve arkadaşları (2000), babanın katılım süresi ile çocuğa bakma ve yetiştirme arasında güçlü bir bağ olduğunu ve bu yolla çocuğun yok sayılma eğilimlerinin azaldığını ifade etmişlerdir.
Anne kucağının sıcak ve emin koruyuculuğuna ne kadar gereksinimi varsa, onu yaşamın daha dinamik ve atılgan yönlerine hazırlanması için babanın varlığına ihtiyacı vardır.
Baba ile olan ilişkisi onu daha bağımsız ve kendinden emin bir insan haline getirir (Cüceloğlu, 1992).
Babanın çocuğun zihinsel gelişimi üzerinde de etkisi önemlidir.
Zihinsel gelişimde katılım önemli bir rol oynamakla birlikte, çevrenin etkisi de göz ardı edilemez.
Uyarıcı bir çevreden yoksun olan çocuğun, doğal olarak zihinsel gelişimi de yavaş olacaktır. Bu noktada baba, uyarıcı bir çevre sağlaması nedeniyle önemli bir etkiye sahiptir.
Babalar annelere oranla çocuklarını daha bağımsız davranmaya ve çevreyi keşfetmeye cesaretlendirilirler ki bu çocuğun zekasını olumlu yönde etkiler (Aktaş, 1993).
Parke, babanın genellikle bir oyun arkadaşı olarak, annenin de konuşarak, okuyarak bebeği uyardığına dikkati çeker.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; babanın çocuğun yaşamını etkin paylaşımı çocuğun analitik düşünce yapısını, zekasını sözel becerisini ve akademik başarısını olumlu etkilemektedir (AÇEV, 2001).
Bebek ile baba ilişkileri konusundaki çalışmalar açıkça ortaya koymaktadır ki bebekler yaşamlarının ilk yılının ortalarında anne ve babadan her ikisiyle de bağlılık kurarlar.
Güvenle anne-babalarına bağlı bebekler daha sosyaldir ve güvensiz bebeklere göre alışkın olmadıkları insanlarla daha iyi iş birliği kurarlar; güvenle bağlanan bebekler, yaşıtlarıyla da sosyal alanda daha güvenlidir; karmaşık ve kritik durumlarda daha sabırlı ve isteklidirler (Lamb, 1982; Lamb ve diğ., 1996).
Easterbrooks ve Goldberg’ün (1984) araştırması da benzer bulgular sağlamış, babanın çocuk bakımına katılımının, çocukların bilişsel gelişimiyle ve problem çözme becerileriyle pozitif korelasyon gösterdiği bulunmuştur.
Baba- ergen ilişkisi ve ergen gelişimi üzerindeki etkisi:
Ergenlik kız ve erkek çocuklarda ırksal, genetik, çevresel, psikososyal durumlarına göre farklı yaş aralıklarında başlayan ve süreci de kişisel değişiklik gösteren, bireyin çocukluktan hem fiziksel- fonksiyonel hem de bilişsel psiko-sosyal olarak erişkin hale olgunlaştığı bir dönemdir. Çocukta büyük değişimlerin yaşandığı, çocuğun yetişkinliğe adım attığı kritik bir dönemdir. Geniş bir yaş dağılımı gösterebilmekle beraber psikososyal gelişimi (puberte + adolesans) ile ortalama 10-22 yaş aralığını kapsar.
Çocukluk döneminden farklı olarak genç bireyler kendini tanıma, yaşamını nasıl sürdüreceğine karar verme ve seçeceği mesleği belirleme çabası içindedirler.
Özerklik ihtiyacının ön plana çıktığı, aile ve akran ilişkilerinde önemli değişimlerin yaşandığı kritik bir gelişim sürecidir.
Ergenlik gelişim süreçlerinin en önemlisini Erikson (1968) “Kimlik Oluşturma” olarak tanımlamıştır.
Bu süreç içerisinde ergen; duygu ve düşüncelerine yönelik birçok iç görü ve farkındalık kazanarak, nasıl bir hayat süreceği, nasıl bir insan olacağı düşüncesine çözüm arayışı içerisinde mücadele verir.
Rol ve kimlik çatışmasını başarılı bir şekilde çözüme ulaştıran genç bireyler, kendilerine özgü bir kimlikle yetişkinliğe adım atarlar. Bu süreci başarı ile tamamlayamayan ergenler ise “Kimlik Karmaşası” ile karşı karşıya kalırlar.
Özerklik ihtiyacının karşılandığı, çatışmaların etkili bir şekilde ele alındığı, aile üyelerinin birbirlerine desteğini ve güvenini verebildiği aile ortamlarında, ergenlerin gelişim süreçlerini başarılı bir şekilde tamamladıkları görülmektedir.
Babanın ergenlik dönemindeki çocuğuna ilgi ve yakınlık göstermesi, kendi adına kararlar vermesi ve hedeflerine ulaşmasında ona destek olması, çocuğun kişilik gelişimini olumlu yönde etkilemekle birlikte, ergenlerin kararlı ve tutarlı davranışlar ortaya koyan bir kişilik geliştirmelerine yardımcı olmaktadır.
Babaların çocuklar için güçlü bir rol model olduğu, babanın çocukları ile geçirdiği zamanın ve dolaylı etkileşiminin, çocukların babalarını gözlemleme yoluyla birçok davranışı kazanmalarına yardımcı olduğu ve kazanılan davranışların da sosyal ilişkilere aktarıldığı birçok çalışmanın ortak sonucudur.
Baba ve ergen çocukları arasındaki ilişkinin niteliği, ergenlerin akran gruplarındaki ilişki niteliğini de belirleyen önemli bir etmendir.
Gördüğümüz gibi sağlıklı bir çocuk gelişimi için babaların da sürece dahil edilmesi gerekir. Sürecin geliştirilmesi sağlıklı nesiller ve sağlıklı bir toplum için oldukça kıymetli.
O zaman babalara bilgi aktarma beceri kazandırmayı amaçlayan eğitim ve programlara birçok boyuttan destek gerekir;
- Toplumsal kamu spotları
- Doğum öncesi baba eğitimleri
- Doğum sonrası ( artık biz çocuk sağlığı ve hastalıkları hekimlerinin de devreye girdiği dönem) izlemlerde yönlendirmeler, baba eğitimleri
- Okullarda öğretmenler, okul rehberlik servislerinde baba-çocuk eğitim programları faydalı olacaktır.
Bunun için tabii ki önce neye ihtiyacımızın olduğunu fark etmek, farkındalık…Çocukların gelişiminde rol almak tam günlük ve tüm hayat boyu süren önemli bir iştir (AÇEV, 2001)