İyi gelişen sağlıklı bebeklerde, daha çok akşam saatlerinde görülen, ataklar halinde ortaya çıkan, sebep olan durumları tam olarak aydınlatılamamış olan AŞIRI AĞLAMA durumudur.
Bacaklarını karına çekme, yumruklarını sıkma, karında sertleşme, alnını kırıştırma, gözlerini sıkıca kapama veya tamamen açma gibi hareket değişiklikleri ile birlikte olan, tüm çabalara karşın durdurulması zor, sıklıkla gaz çıkarma ya da defekasyonla sonlanan aşırı ağlama durumudur.
Farklı tanımlamaları olmakla beraber Wessel ve ark. tarafından 1954’te kolik için tanımlanan kriterlere göre;
• İlk haftalarda başlayan en az 3 haftadır süren
• Günde 3 saatten uzun
• Haftada 3 günden fazla
• Ataklar halinde
• Belirli bir neden olmaksızın
• Öğleden sonra veya akşam saatlerinde görülen aşırı ağlama olarak tanımlanmıştır.
Ağlama sinir sisteminin normal gelişiminin bir parçasıdır.
İnfantil kolikli bebeklerde aşırı ağlamanın bir hastalık değil, normal gelişimin bir varyantı olduğu ileri sürülmektedir .
İnfantil kolik normal ağlamanın üst noktası olarak kabul edilebilir.
Nedeni tam olarak bilinmese de ağlamalar, özellikle aşırı ağlamalar akşam saatlerinde görülür.
Sıklığı % 10-40 olarak bildirilmektedir.
Koliğe sebep olan neden nedir?
Kolikle ilişkili faktörlere bakıldığında, infantil kolik ile cinsiyet, doğum tartısı, doğum şekli ve beslenme biçimi arasında ilişki saptanmamıştır.
Kolikli bebeklerin ailelerinde aile yapısı, fonksiyonu ve duygusal durumda kontrol grubuna göre daha fazla sorun olduğu bildirilmektedir.
Diğer olası risk faktörleri ise maternal sigara kullanımı, ileri anne yaşı ve ilk bebektir.
Az ya da çok besleme, seyrek gaz çıkarma dışında infantil kolikte kalın bağırsakta gaz yapımının arttığı ve özellikle beslenme sırasında yutulan havanın bağırsak duvarında gerilmeye neden olarak ağrıya neden olduğu ileri sürülmektedir.
Son yılllarda yapılan çalışmalarda, infantil kolik sebeplerinde bağırsak hareket bozukluluğu ve bağırsak uyarılabilirliğinde artışın en önemli etki eden faktör olduğu ileri sürülmektedir.
Öte taraftan bağırsak mikrobiyomundaki dengesizliğin bağırsak motor fonksiyonunu ve gaz üretimini de etkileyerek koliğe neden olduğu bildirilmektedir.
Bağırsaktaki koliform bakteriler özellikle E.coli bakterisinin kolikli bebeklerde fazla bulunması, koliformların bağırsak fermantasyonu sonucunda aşırı gaz ve yangısal etkili maddeleri oluşturarak ağrıya neden olduğu bildirilmektedir.
Ayrıca, kolikli bebeklerde asetik asit ve laktik asitten ağrı azaltıcı ve yangı azaltıcı etkili bütirik asit maddesini oluşturabilen Bacteroides ve Firmicutes türleri ile bifidobakteri ve laktobasiller azalmıştır.
Rhoads ve ark. yaptıkları çalışmada ise, fekal kalprotektin düzeylerinin yüksek ve bağırsak florasında Klebsiella türlerinin baskın olmasının kolik sebeplerinde bağırsak mikrobiyotasına işaret ettiği bildirilmiştir.
Gözlemlenen bu mikrobiyal değişikliklerin kolikli bebeklerde ağlamanın bir bölümünün nedeni olabileceği bildirilmektedir.
Mide- bağırsak sistemi hareketlerini düzenleyici hormonlardan motilinin bağırsak hareketlerini arttırması nedeniyle koliğe neden olabileceği bildirilmektedir.
Karbonhidrat emilim bozukluğu, laktoz intoleransı infantil kolik nedenleri arasında sayılmaktadır.
Kanabar tarafından yapılan çalışmada, geçici laktoz intoleransının kolik nedeni olabileceği ve laktaz kullanımının ağlama sürelerini kısaltabileceği bildirilmekle beraber, günümüzde laktaz kullanımı ile ilgili kanıt düzeyi zayıftır.
Yakın zamanda uygulanan tüm tedavilerin yeterli olmaması nedeniyle sebebe ilişkin yeni teoriler ileri sürülmüştür;
- Safra asitlerinin olgunlaşmamış karaciğer sentezi ve kanal içi düzeylerinin azalmış olması,
- Kalın bağırsak mikrobiyomundaki değişiklikler nedeniyle besinlerin fermantasyonunun artması ve kalın bağırsakta dehidroksile safra asitlerinin azalması,
- Bağırsak sinir sisteminin olgunlaşmaması nedeniyle ince bağırsak sisteminde motor ve duyusal fonksiyonlarındaki bozukluklardır.
Bu değişiklikler sonucu ortaya çıkan azalmış kalın bağırsak kasılabilirliğinin koliğe yol açabileceği ileri sürülmüştür.
Psikososyal teoride infantil koliğin bebeğin huyu, aşırı uyaran varlığı ve ebeveynin özellikleriyle ilişkili olduğu ileri sürülmektedir.
Optimal olmayan ebeveyn-bebek ilişkisi de koliğe neden olabilmektedir.
Annenin doğumda, doğum öncesi ve sonrası süredeki ruhsal durumu ve sıkıntılarının da infantil kolik oluşmasına katkıda bulunduğu bildirilmektedir.
Kolikli bebeklerin anneleri incelendiğinde daha sinirli, tahammülsüz oldukları, bebek ile iletişimlerinin de daha kötü olduğu belirlenmiştir.
Ayrıca annede migren, premenstrüel sendrom, gebelik önce vücut kitle indeksinin yüksek olması, gebelikte demir ilacı kullanılmasının ve babanın gebelikteki stresinin koliğe neden olabileceği bildirilmektedir.
Merkezi sinir sisteminin olgunlaşmaması da sebepler arasındadır.
Merkezi sinir sisteminde sirkadien ritm ( gece-gündüz ritmi) önemli rol oynar.
Normalde akşam saatlerinde salınımı artan melatoninin ilk 3 ayda sirkadien ritminin tam oluşmaması nedeniyle seratoninin etkisini baskılayamadığı, dolayısıyla serotonin artışı ile bağırsaklarda ortaya çıkan kasılmaların koliğe neden olduğu bildirilmektedir.
Benzer şekilde kolikli bebeklerde idrarda rastgele bakılan serotonin yıkım maddesinin koliği olmayan bebeklere göre daha fazla olduğu saptanmıştır.
Görüldüğü üzere kesin sebebi henüz tam olarak aydınlatılamamıştır.
İnfantil kolik tanısı nasıl konulur?
Tanılama kriterlerine uyan bebeklerde ağlamaya neden olacak diğer nedenler araştırıldıktan sonra tanımlanabilir.
Ağlamayla gelen bebeklerin yalnızca %5.1’inde altta yatan ciddi organik lezyon saptandığı bildirilmektedir.
Büyüme- gelişme geriliği ve/veya fizik muayenede normal dışı bulgular varlığında diğer nedenlerin araştırılması gerekmektedir.
Bebek neden ağlayabilir?
• Beslenme hataları (açlık/formül sütlerin uygun hazırlanmaması)
• Neonatal yoksunluk sendromu
• Deri lezyonları (parmak veya penise kıl dolanması, pişik, travma)
• Göz (kornea çizilmesi, glokom, gözde yabancı cisim)
• Kalp ile ilgili (supraventriküler taşikardi, kalp yetmezliği)
• Mide-bağırsak sistemi (besin alerjisi, anal fissür, barğırsak solanması, bağırsakların iç içe geçmesi, mide- bağırsak enfeksiyonu)
• Genital sistem- idrar yolları (idrar yolu infeksiyonu, penis ucunda ülser, testis torsiyonu, kasık fıtığı)
• Nörolojik (kafa travması, merkezi sinir sistemi bozukluğu)
• İskelet sistemi (kırık, kemik- kemik iliği iltihabı)
• Aşı uygulaması
• İstismar
Tedavisi:
İnfantil koliğin nedeninin net olmaması tedavi konusunda zorluğa neden olmaktadır.
Anne bebek ilişkisine zarar vermesi ve aile içi huzursuzluğa yol açması nedeniyle tedavi edilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Her bebeğin kliniğinin aynı olmaması ve koliğin kesin nedeninin bilinmemesi standart bir protokolün oluşturulamamasına yol açmıştır. Birçok tedavi seçeneği uygulanmakla beraber, hâlen etkili bir tedavi biçimi bulunamamıştır.
İnfantil kolik tedavisinde öncelikle ailelere bu durumun 3-4 ay dolduktan sonra kendiliğinden geçeceği, bunun kesin bir hastalık olmadığı, seyrinin iyi olduğu, bebeğin gelişiminin normal olarak devam edeceği anlatılması gerektiği bildirilmektedir.
Gerekirse aileye beslenme ve bebek bakımı danışmanlığı yapılması önerilmektedir.
Uygulanan girişimler 3 başlık altında toplanabilir. Bunlar; ilaçlar, beslenme ile ilgili girişimler ve davranışsal uygulamalar olup, en fazla kabul gören yöntem davranışsal yaklaşımlardır.